Subscribe to Updates
Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.
Yazar: admin
Yemyeşil bir köyde, masmavi bir gökyüzünün altında bir zeytin ve bir kiraz ağacı yaşarmış. Bu iki ağaç da oldukça güzelmiş. Her gören yapraklarına, gövdelerinin sağlamlığına, çiçeklerinin güzelliğine hayran olurmuş. Bu iki ağacın arasındaki en büyük sorun, birbirlerini kıskanmalarıymış. İkisi de birbirlerine bakıp: “Keşke benim böyle çiçeğim, meyvem olsa.” diyerek iç geçirirlermiş. Bahar gelmiş, bütün ağaçlar artık yemyeşil olup çiçek açmış. Son günlerde yavaş yavaş meyve vermeye başlayacak zamana gelmişler. Böyle günlerden birinde zeytin, kirazla konuşmaya karar vermiş. Çünkü içi çok sevgili arkadaşına karşı rahat etmiyormuş bir türlü. Bu ağaçların ikisi de hayatlarının en güzel günlerini yaşadıklarını fark etmiyorlarmış bile. Güneşli,…
Bir zamanlar görkemli ağaçlar ile bezeli eşsiz bir ormanda küçük bir gölette yaşayan bir ördek ailesi varmış. Anne ve baba ördek dört yavrusu ile bu gölette çok mutlu bir yaşam sürmektelermiş. Yavrularına yüzmeyi öğretmek için ellerinden geleni yapıyorlarmış. Yavruların en küçüğü olan Kuki yüzme konusunda biraz beceriksizmiş. Anne ve babasının bütün çabalarına rağmen bir türlü yüzmeyi öğrenemiyormuş. Her denemenin sonunda suya girer girmez çığlık atmaya başlıyor ve hemen geri çıkıyormuş. Diğer kardeşleri kısa zamanda yüzmeyi öğrenerek gölette keyif dolu anlar yaşamaya başlamışlar. Kuki’yi sürekli olarak destekleyerek onu cesaretlendirmeye çalışmışlar. Sudan ve yüzmekten korkan Kuki, bir gün bu işi başaracağını içinde…
Zamanın birinde küçük bir köyde mutlu ve huzurlu yaşayan insanlar varmış. Bu köydeki insanlar birbirlerine çok sever, kimse kimseye kötülük düşünmez, kimin ne işi varsa hep bir elden yapılırmış. Bu köyün tam ortasından akıp geçen bir nehir bulunmaktaymış. Bu köyde yaşayan Ali isminde bir çocuk varmış. Ali yıkanmayı hiç mi hiç sevmezmiş. Bunun için ne zaman yıkanma vakti gelse Ali annesinden kaçar ortalıklardan kaybolurmuş. O daha çok oyun oynamak, keşifler yapmak ve çamurda yuvarlanmaktan hoşlanırmış. Ali’nin annesi onu yıkanmaya ikna etmek için türlü türlü yollar dener ancak hiçbir Ali’yi yıkanmaya ikna edemezmiş. Bir gün Ali nehir kenarında çamurlardan kale yaparken…
Uzun zaman önce büyülü bir krallıkta yedi sihirli taş varmış. Bu taşlar krallığın barış ve huzurunu koruyan güçlü sihirler ile doluymuş. Ancak bir gün krallığı ele geçirmek isteyen kötü kalpli bir büyücü sihirli taşları çalmak ve krallığın sahibi olmak için ülkeye gelmiş. Krallıkta bulunan yüksek kuleye tırmanan ve sihirli taşlara sahip olmak için planlar yapan büyücü, krallığı koruyan taşların sihirleri ile engellenmiş. Bu durum karşısında çok öfkelenen ve pes etmeyen büyücü krallığın her yerinde kargaşa çıkaracak büyüler yapmış. Böylece oluşan bu kaos sayesinde istediği gibi hareket edebilecek ve sihirli taşlara sahip olacakmış. Krallıkta herkes birbiri ile anlaşmazlıklar yaşamaya başlamışlar. Bu…
Bir varmış bir yokmuş…Ormanın en güzel yerinde yaşayan bir hayvan topluluğu varmış. Bu topluluğun içinde geceleri hiç uyuyamayan bir tilki varmış. Bu tilki uyuyamamaktan dolayı o kadar yorgunmuş ki artık gün içinde düşüp bayılacak duruma gelirmiş. Böylece günler geçerken tilki uyuyamamaktan iyice yorgun düşmüş. Gündüzleri doğru dürüst çalışamayan hasta ve bitkin biri haline gelmiş. Ormandaki bütün hayvanlar tilkinin sorununa çözüm bulmak için uğraşmışlar. Ormandaki bitkilerden çaylar yapıp tilkiye içirmişler. Uyuması için yumuşak yataklar yapıp yastıklar dikmişler. Başında ninniler söylemişler. Hiçbiri tilkinin uyumasına fayda etmemiş. Günler geçmiş ama tilkinin gözüne bir gram uyku girmemiş. Herkes çalışırken gündüzleri bir ağacın altında uyumak…
Zamanın birinde uzak diyarlarda masal diyarı olarak bilinen Görkemli’de sihirli bir bahçe varmış. Bu bahçenin tam ortasında ise muhteşem görünümü ile görenleri kendisine hayran bıraktan sihirli bir gül varmış. Bu gülün adı Müstesna imiş. Sihirli gül olarak bilinen Müstesna, sadece masum ve kalbi temiz olanlar tarafından görünebiliyormuş. Görkemli’de yaşayan küçük bir kız çocuğu olan Ela bu sihirli bahçeyi çok merak ediyormuş. Küçüklüğünden beri etrafındaki tüm büyüklerden bu bahçe hakkında hikayeler dinlemiş. Her gece yıldızlar parladığında bahçenin nasıl göründüğünü merak ediyor ve bununla ilgili hayaller kuruyormuş. Sihirli gülü görmek için çok heyecanlanıyormuş. Bir gün tüm cesaretini toplayan Ela büyük bir macera…
Bir varmış bir yokmuş…Eski zamanların birinde rahatına düşkün salyangozla, çalışkan bir bal arısı arkadaş olmuşlar. O kadar iyi arkadaş olmuşlar ki artık her gün görüşüyorlarmış. Her gün birlikte eğlenceli oyunlar oynamak, annelerinin yaptığı lezzetli kekleri ve meyve sularını yiyip içmek ikisi için de çok keyifliymiş. Salyangoz çok sevdiği arkadaşıyla bu şekilde eğlenmekten ve hoş vakit geçirmekten çok memnunmuş. Bal arısı da güzel yaz aylarını böyle geçirmekten ilk zamanlar şikayetçi olmamış. Yavaş yavaş havalar soğumaya başladığında kendisinin hayatının böyle olmadığının ve hep böyle gitmeyeceğinin farkına varmış. O ailesi ve arkadaşları tarafından “çalışkan” bal arısı olarak bilinirmiş. Böyle devamlı yiyip içip keyfine…
Bir varmış bir yokmuş…Evvel zaman içinde, kısa boylu bir domuzcuk varmış. Bu domuzcuk, zürafalar gibi uzun boylu olmak istermiş küçüklüğünden beri. Hem kısa boylu hem de şişman olan domuzcuk, görüntüsünden hiç memnun değilmiş. Ne yaparsa yapsın boyu bir türlü uzamazmış. Hep kısa boylu domuzcuk olarak anılmış hayatı boyunca. Yıllarca kısa boylu olduğu için dalga geçilen domuzcuk her gün bacaklarını uzata uzata spor yaparmış. Bir faydası olmazmış ama domuzcuk rahatlarmış. Hayvanlar aleminde bir toplantı olduğunda zürafaların yanında durmaktan hep çekinirmiş. Tavuklarla civcivlerle birlikte vakit geçirip zürafalarla hiç konuşmazmış. Bunu anlayan hayvanlar alemi, domuzcuğa artık kendisini sevmesi gerektiğini öğretmek istemişler. Bunun için…
Bir varmış bir yokmuş…Köyün ulu ulu ağaçların tepesinde, çok gürültücü bir baykuş yaşarmış. Bu baykuş sabah akşam hiç durmadan ötermiş. Gece demez gündüz demez köye gelenlere hayat hikayesini anlatır, şarkı söyler, türlü oyunlar yaparmış. Bu artık öyle bir hal almış ki herkes rahatsız olmaya başlamış. Köyün sakini hayvanlar, önce tatlı dille baykuşu uyarmışlar. Baykuş, köydeki hiçbir hayvan dostunu dinlemezmiş. Günler böyle geçerken baykuş her geçen gün daha da yüksek sesle konuşmaya, gece-gündüz herkesi rahatsız etmeye devam etmiş. Köye yeni gelenler baykuşu oldukça tatlı dilli biri olarak tanırken tekrar geldiklerinde ne kadar geveze olduğunu anlayıp ondan uzaklaşmışlar. Köyün sakinleri de yavaş…
Uzak bir ülkede gökyüzüne uzanan büyülü bir merdiven efsanesi dillerde dolanır dururmuş. Yıldızlara ve bulutlara ulaşmanın yolu olduğu düşünülen bu büyülü merdiven sihirli güçlere sahipmiş. Daha önce kimsenin cesaret ederek sırrını çözemediği bu merdiven efsane olarak küçük büyük herkes tarafından biliniyormuş. Günlerden bir gün cesareti ve maceraperestliği ile bilinen bir genç merdivenin sırrını çözmeye karar vermiş. Kalbinde hissettiği cesaretle gökyüzüne kurulan merdiveni bulmak için yola koyulmuş. Anlatılan efsanelere göre bu merdivenin başlangıcı ormanın derinliklerinde bir yerdeymiş. Ali ormanın içerisinde gizemli yollardan ilerleyerek pek çok engeli aşmış. Karşısına çıkan tuzakları bir bir geçmiş, yılanlar ve derin uçurumlar ile sınanmış. Kararlılığından asla…